6 Temmuz 2010 Salı

Güneşi Gördüm


Mahsun Kırmızıgül'ün yönetmenliğine olan önyargım ve film hakkında sağdan soldan kulağıma gelen yorumlar nedeniyle şimdiye kadar izlememiştim Güneşi Gördüm'ü. Filmin çok da orijinal olmadığı, resmi ideoloji ezberini tekrar eden bir film olduğu hakkındaydı genelde karşılaştığım yorumlar. Geçen hafta televizyon kanalları arasında gezinirken bir kanalda henüz yeni başlamış olduğunu gördüm ve fırsat bu fırsat deyip izlemeye koyuldum.

Fakat dedikleri kadar resmi ideolojiyi tekrarlayan, eleştirmekten uzak bulmadım filmi.

Kürt halkının yaşadığı sıkıntıları, devlet ve örgüt ideolojisi arasındaki sıkışmışlığı, sağlıktan eğitime pek çok alandaki yoksunlukları, göçe mecbur edilmenin zorluklarını aktarmada başarılı buldum. Özellikle de bir sahne vardı ki bence filmin özeti o sahnede gizli.

Memleketlerinde yaşayabilecekleri her türlü zorluğu yaşayıp üzerine bir de göçe mecbur bırakılmış bir ailenin en yaşlı ferdi olan dede, en küçük torunun talihsiz ölümünün ardından diğer torunlarının devlet tarafından yuvaya yerleştirileceğini öğrenir. Artık torunlarının devletin koruması altında olacağını, onlara devletin bakacağını öğrendiğinde donup kalır ve korku ve dehşet dolu bir ifadeyle "devlet mi" der. Halin söyleyebildiğinin dilin söyleyebildiğini aşıp geçtiği bu sahne bence filmin özetidir.

Tabii bu sahne gücünü sadece o dehşet dolu ifadeden almaz, o ifadedeki dehşeti daha görünür kılan başka bir hikaye ile kıyasından alır.

Mecburi göç yolculuğu Norveç'te bitmiş olan diğer ailenin başına nasıl "devlet kuşu" konduğunun hikayesidir kıyası yapılan. Bu hikayede ailenin küçük oğlunun mayına basarak kopan ayağı Norveç'te kanunlara uygun ve insanca(!) bir hayatın kapılarını açar aileye. 12 Eylül darbesinin ardından Norveç'e yerleşmiş olan ve 25 yıldır orada yaşayan erkek kardeş abisine Norveç devletinin onları kabul ettiğini, oğlanın tedavi masraflarını karşılayıp bir de kendilerine maaş bağlayacağını anlatır İstanbul'daki dedeye torunlarının devlet korumasına alındığı anlatılırken. Ve İstanbul'daki "devlet mi" diyen dehşet ve korku dolu ifade yerini Norveç'de "maaş mı? Çalışmadan devlet bize maaş mı verecek? Niye ki?" şaşkınlığına bırakır. Filmin resmi ideolojiye getirdiği en sağlam eleştirinin bir özeti olur böylece kıyas üzerine kurulu bu sahne.

Ancak Güneşi Gördüm'ün askerler için aynı eleştirelliği gösterebildiğini söylemem. Askerlik yapmadım ama yapanlardan çok dinledim kurduğu 3 kelimelik bir cümlede bile en az 5 kez
küfretmeden konuşmayan komutanları. Oysa filmdeki bütün komutanlar o kadar beyefendi, o kadar kibar, düşünceli ve babacan ki onlara hayran kalmamak elde değil. Öyle ki bir komutan köylülere köyü boşaltmaları gerektiğini derin bir üzüntü içinde tebliğ ederken kendi memleketinde onlara iş bulmayı bile vadediyor. Ve köylüler göç yoluna çıktıklarında öyle bir muhabbet içinde sarılıp ayrılıyorlar ki izlerken gözlerin yaşarmaması mümkün değil.

Repliklerin yüksek oranda mesaj kaygısı içeriyor olması ise filmin başından sonuna çok rahatsız edici. Çoğu "eğitim şart" klasikliğinde klişe mesajlar verme kaygısından kurtulamamış replikler çünkü.

Bir diğer "sok gözüne parmağı" tadında olan şey de hikayenin ortasına yerleştirilmiş olan gay karakteri. Filmin akışı içinde onun hikayesi unutulmuş da aralarda kamera ona dönmüş sanki. Ne ara o kadar hızlı yol alıp kardeşlerinin bile yolda gördüklerinde tanıyamayacağı bir hale geldiğini takip edemedim doğrusu. Gay kardeş karakteri de mesaj verme kaygısının bir yansıması gibi: "bunca dramın içinde bir de böylesi var" denmek istenmiş sanki.

Velhasıl beğendiğim ve beğenmediğim yönleriyle benim izlediğim Güneşi Gördüm böyleydi. İzlerken "lanet olsun bir türlü "açılamayan" şu "açılıma"" demekten kendimi alamadım. Filmin sonunda verilen bilanço da cabası .... Umarım artık Güneşi Gördüm gibi filmler "True Story" (Yaşanmış Öykü) olmaktan çıkar da filmin sonunda gerçeklerin acı yüzüyle bir kere daha karşılaşmış olmanın üzüntüsü yerine harika bir kurgu izlemiş olmanın büyüsü ya da nefes nefese bir macera filmi izlemiş olmanın heyecanıyla kalkarız koltuklarımızdan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder